JMO Adana Şube Başkanı Dr. Tatar “Adana-Ceyhan depreminin 22. Yılında hala konutların fay hatları veya zonları üzerinde inşa edilmiş olması ders almadığımızı gösteriyor.” dedi.
“TÜRKİYE BİR ‘DEPREM FIRTINASI’NA YAKALANABİLİR”
2020 yılından başından bu yana Türkiye’de görülen sismik hareketlilik dikkate alındığında, 1939-1945 yılları arasında olduğu gibi ülkenin bir “Deprem Fırtınası”na yakalanabileceğinin düşünüldüğünü anımsatan Dr. Tatar şöyle konuştu;
“Bu kapsamda; Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) ve Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ) üzerinde sismik boşluk olarak değerlendirilen alanlar başta olmak üzere büyük depremlerin meydana gelmesine neden olabilecek alanların belirlenmesi gerekmektedir. Fay hatları ile fay zonları üzerinde yer alan yerleşim birimlerinden başlamak üzere gerekli kentsel yenileme/dönüşüm çalışmalarının başlatılması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar ülkemizde, Mw.6.0 ve üzeri büyüklükte deprem üretecek 500’ü aşkın fay hattı ve zonu tespit edilmiş olup, çok sayıda yerleşim birimi, bu fay hatlarının üstüne veya hemen yakınına kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinin acilen 7269 sayılı yasada gerekli fay yasası düzenlemesini yaparak, aktif fay hatları veya zonları üzerine yapı yapılmasını engellemelidir.”
“KENTSEL DÖNÜŞÜM RANTSAL DÖNÜŞÜM OLDU”
Kentsel dönüşümün ‘rantsal’ dönüşüme evrildiğini ifade eden Dr. Tatar “Az katlı binalar ‘riskli bina’ olarak tespiti yapılarak yıkılmakta ve yerine çok katlı binalar yapılmaktadır. Kentsel dönüşüm, bilimsel çalışmalar yapılarak tespit edilen bölgelerde ve alan bazında olmalıdır. Eski binayı yıkıp yerine çok katlı bina yapmakla kentsel dönüşüm olmaz. Bu olsa olsa rantsal dönüşüm olur. Deprem açısından da riskli zemin olan alüvyon zeminlerde çok katlı yapılaşmadan kaçınılmalıdır.”diye konuştu.
“İLGİLİLERİ BİR KEZ DAHA BİLGİLENDİRİYOR VE UYARIYORUZ”
Ulusal bir afet yönetim sisteminin oluşturulması yönünde gayretler olduğunu ancak hala sorunlar bulunduğunu aktaran TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, önerilerini şöyle sıraladı;
“Birçok kurum ve kuruluşu ilgilendiren, çok aktörlü ve çok disiplinli afet yönetim sistemi içerisinde merkezi yönetim, yerel yönetim, kamu tüzel kişileri, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve halkın, sistemin her aşamasındaki (zarar azaltma, önceden hazırlık, müdahale ve iyileştirme) görev, yetki ve sorumlulukları arasında akılcı dengeler, rol ve görev dağılımları oluşturulmalıdır. Sürdürülebilir, etkili ve verimli bir yönetim yapısı geliştirilmelidir. Biliyoruz ki, doğa kaynaklı olan depremleri önlememiz mümkün değildir, ancak, depremlerin birer afete dönüşmesini engellemek bizim elimizdedir. Çözümün bir parçası olan jeoloji mühendislerinden yeterince faydalanılması gerekmektedir. Bir kez daha ilgilileri uyarıyor, bu eksikliklerin yaşanacak felaketlerin sonuçlarının daha vahim olmasına davetiye çıkaracağını belirtiyoruz.”