Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu (KİT) Üyesi Zülfikar İnönü Tümer, tarım ve hayvancılığa dayalı gümrük vergisi oranlarına getirilen indirimlerle yerli üretimin adeta bitirilmeye çalışıldığını vurguladı.
Hayvancılığın ithalat yerine meraların korunması, işgal altında olan yerlerin hayvancılık sektörüne hizmet etmesi, ıslah edilmesi ve mera alanlarının arttırılmasıyla gelişebileceğini belirten Tümer, Türkiye’de meraların geliştirilememesi durumunda hayvancılık sektörünün de ileriye taşınamayacağını kaydetti.
Tümer, “Hayvancılığın geliştiği ülkelerde mera alanları çok iyi korunmakla birlikte verimli kullanılmaktadır. Örneğin Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, Uruguay, Brezilya ve Çin gibi ülkelerde hayvanlar meralar sayesinde doğal kaynaklaran beslenirken, meraların korunmasıyla sürdürülebilir tarımın da önü açılıyor. Ülkemizde maalesef özellikle son yıllarda meralarımız yağmalanacak, rant elde edilecek alanlar olarak görülüyor. Meralar hazineye ait olduğu için de hedef haline geliyor ve işgal ediliyor. Hayvancılığın gelişimi, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım için meraların korunması birinci önceliğimiz olmak zorundadır. Meraları imara açmanın karlı bir iş ya da kalkınma göstergesi olarak sunulması stratejik bir önem taşıyan tarım ve hayvancılığa vurulan en büyük darbedir. Ülkemizde hayvancılığın ve sürdürülebilir tarımın önünü açmak, milyarlarca doların yurt dışına aktarılmasının önüne geçmek zorundayız” dedi.
“DIŞA BAĞIMLILIK HIZLA ARTIYOR”
Canlı büyükbaş hayvanlarda yüzde 135 olan gümrük vergisi oranının yüzde 26’ya, büyükbaş hayvanların etinde yüzde 100 ila yüzde 225 arasında değişen gümrük vergisi oranlarının ise yüzde 40’a düşürüldüğünü, buğdayda yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 45, arpada yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 35, mısırda yüzde 130 olan gümrük vergisinin ise yüzde 25’e indirildiğini hatırlatan Tümer, yerli üreticinin teşvik beklemesine ve girdi maliyetlerinin düşürülmesini istemesine rağmen iktidarın 15 yıldan bu yana tarımda ithalatçı ve tüketim endeksli bir politika güttüğünü, dışa bağımlılığı hızla arttırdığını vurguladı.
“BUZAĞI VE DÜVE ÖLÜMLERİ ÖNLENMELİ”
Tarım ve hayvancılıkta ithalat kapılarını sonuna kadar açmanın sorunun çözümüne katkı sunmadığı gibi büyümesine neden olduğunu ifade eden Tümer, nüfusa oranla hayvan varlığı yetersiz ve verimsiz olan ve 14 milyona yakın büyükbaş hayvana sahip olan Türkiye’de, yılda 400 bine yakın düve ve buzağı ölümü gerçekleştiğini, Adana’da 210 bin büyükbaş hayvan varlığına karşılık sadece 2016 yılında 3 bin 500 düvenin öldüğünü belirten Tümer, “İlk iş olarak düve ve buzağı ölümlerinin önüne geçecek bir sistem oluşturmak zorundayız. İşgal altında olan meraları hayvan besicilerinin hizmetine sunmalı, ıslah etmeli, çiftçiye yem desteği sağlamalıyız” dedi.
“BESİCİYE ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİLİYOR”
Türkiye’de hayvancılığın ithalatla geliştirilemeyeceğinin artık anlaşıldığını, süt üreticileri, üretici birlikleri ve kooperatiflerin desteklenmesinin yanı sıra etçil ırk hayvancılığının da gelişmesi gerektiğini anlatan Tümer, özellikle buzağı ve düve ölümlerinin önlenmesi, hayvan envanterinin sağlıklı bir yapıya kavuşması için ilçe ve köylerde veteriner sayısının artırılması ile birlikte üniversiteden akademisyenlerin sürece dahil edilmesinin şart olduğunu söyledi.
Tümer, “Ülkemizde yerli üreticinin ürettiği hayvan sayısının artırılması gerekirken besiciye adeta aba altından sopa göstermek, girdi maliyetlerini, yem desteğini sağlamamak samimiyetten uzak bir göstergedir” diye konuştu.
“3 MİLYAR 400 MİLYON DOLAR DIŞA AKITILDI”
Yedi yılda 4 milyon 200 bin baş canlı hayvan ithalatına karşılık ülkemizden 3 milyar 400 milyon dolar yabancı sermayeye kaynak akıtıldığını, yedi yılda 217 bin ton kırmızı et ithalatına karşılık 1 milyar dolar paranın dışa akıtıldığını ifade eden Tümer, “2017 yılında gümrüksüz olarak Et ve Süt Kurumu tarafından ithal edilmesi öngörülen sığır sayısı şimdilik 500 bin baş civarındadır. Halbuki yerli üreticimiz ve küçük aile işletmelerimiz desteklenmiş olsa, düve ölümlerinin önüne geçilse, hayvan ithalatına gerek bile duymayız. Dolayısıyla et fiyatlarındaki dalgalanmaların da önüne geçmiş oluruz” dedi.
HUBUBAT ÜRETİCİSİ ZARAR EDER!
Hububat ithalatında gümrük vergisi oranlarının da düşürüldüğünü anımsatan Tümer, çiftçinin yüksek girdi maliyetleri nedeniyle büyük sorun yaşadığını, mazot, gübre, tohum ve tarım ilaçlarının kullanımının tamamen dışa endeksli olduğunu belirtti. Tümer, son 13 yılda Tarım Bakanı’nın ifadesiyle çiftçiye 90 milyar lira destek verildiğini ancak tarımdaki sürekli geriye gidişin bu desteğin amaçsız dağıtıldığının da göstergesi olduğunu vurguladı.Çukurova Bölgesi’nde buğday hasadının tamamlandığını, çiftçinin ürününü elden çıkardığını ancak hasadı henüz tamamlanan Güney-Güneydoğu Anadolu ile hasadına başlanmayan İç Anadolu Bölgesi’ndeki buğday üreticileri arasında ithalat nedeniyle büyük bir kaos yaşanacağını belirten Tümer, “Hükümet henüz Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) aracılığıyla müdahale alım fiyatını açıklamadı. Buğdayını elden çıkaran çiftçimiz belki sorun yaşamayacak ancak hasadını yeni bitiren ve hasada başlamayan çiftçimiz, köylümüz ithal ürünler nedeniyle elindeki ürününü düşük fiyata satmak zorunda bırakılacak ve dolayısıyla zarara uğrayacak” dedi.
“HUBUBATTA İTHALAT TAKVİMİ DÜZENLENMELİ”
Tarıma verilen desteklerin amacına uygun kullanılmasının yanı sıra ithalat nedeniyle özellikle küçük çiftçi ve köylünün serbest piyasa ekonomisine mahkum edilmesine kimsenin gönlünün razı olmaması gerektiğini kaydeden Tümer, “Türkiye’de sürdürülebilir tarım politikasının hayata geçmesi için ithalat takvimi düzenlenmeli ve bu takvime uyulmalıdır. Zamansız ve yersiz ithalatın önüne geçilmelidir. Anadolu çiftçisi ürününü hasat edip satmaya çalıştığı esnada hububat ithalatının önünün açılması son derece yanlıştır. Son yıllarda yerinde sayan hububat destekleme primleri artırılmalıdır. Dönemsel ve günübirlik çözüm arayışlarının tarım sektörünü daha çok sıkıntıya sevkettiği açıktır” şeklinde konuştu.