Adana- Eczacı Odası (ADEO) Kadın Eczacılar Çalışma Grubu, ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nedeniyle yaptığı açıklamada; yüzlerce kadının öldürüldüğünü, cinsel ve fiziksel şiddete maruz kaldığını, güvencesiz çalıştırıldığını tüm dünyanın bildiğini belirterek “Kadın Cinayetleri Politiktir” dediler.
Kadına yönelik şiddetin son bulması adına Adana Eczacı Odasında bir araya gelen Kadın Eczacılar Çalışma Grubu üyeleri burada basın açıklaması yaparak Kadına yönelik şiddetle kararlı ve samimi bir şekilde mücadele etmek yerine, koruyucu-önleyici ve kadını her alanda güçlendirmeyi hedefleyen politikaların hayata geçmesini istediler.
ADEO Kadın Eczacılar Çalışma Grubu Sözcüsü Ecz. Özlem Dündar, tüm eczacı kadınlar adına yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Ülkemizde ve dünyada kadına yönelik her türlü şiddetin çeşitli biçimlerini yaşıyoruz ve biliyoruz. Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddetin en büyük mağdurlarının kadınlar olduğunu biliyoruz. Gerek aile içinde gerek kamusal alanda fırsat eşitsizliğinden şiddete kadar uzanan uzun bir ‘hak ihlali’ listesi yapmak mümkün. Yaşam hakkının, güvenceli çalışma hakkının, eğitim hakkının yani tüm yurttaşlık haklarının ihlali nedeniyle, sadece kadın oldukları için;
2020 yılında 410, 2021 yılında bugüne kadar 353 kadının öldürüldüğünü,
Binlerce kadının aile içinde ve dışında fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığını,
Güvencesiz çalıştırılma ve derinleşen yoksullukla beraber ekonomik şiddet mağduru olduğunu, Çalışma yaşamında mobbing, taciz, baskı, yıldırma gibi çeşitli psikolojik şiddet biçimlerine maruz kalındığını biliyoruz, yaşıyoruz, tanık oluyoruz. Kadın cinayetleriyle ve şiddetle mücadele etmek yerine erkek faillerin cezasız bırakıldığı, bu cezasızlık sonucunda şiddetin hukuken de onaylanarak toplum nezdinde meşru kılındığını maalesef görüyoruz. Bu nedenle “Kadın Cinayetleri Politiktir” diyoruz.
Kadına yönelik şiddetle kararlı ve samimi bir şekilde mücadele etmek yerine, koruyucu-önleyici ve kadını her alanda güçlendirmeyi hedefleyen politikaların hayata geçmesini sağlayan, imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmanın sonuçlarını her gün artan şiddet haberlerinde bir kez daha görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını tespit eder, kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin ortadan kalkması için devletlerin kapsamlı ve bütüncül politikalar geliştirmesi gerektiğini söyler. Devletlerin şiddeti bitirmek için toplumsal cinsiyet eşitliğini hem yasalarında hem de toplumsal yaşamda hayata geçirmesi gerektiğini belirtir. İstanbul Sözleşmesi şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan tüm kadınları ve kız çocuklarını korur. Birlikte yaşayıp yaşamadığına bakmaksızın ev içi şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kadınları, çocukları, yaşlıları, engellileri, göçmen ve mültecileri, LGBTİ+’ları, kısaca herkesi korur.”