İnsanlığın Hafızası projesi, insanlığın sahip olduğu en önemli belgeleri seramik tabletlere işleyip tuza gömerek felaketlerden korumayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı hedefliyor.
Sümerlerin 5000 yıl önce yazdığı ve Irak çöllerinde binlerce yıl gömülü kalan kil tabletler, insanlığa ait ilk yazılı belgeler olarak görülüyor.
Bu tabletlerdeki dili çözmek arkeologların yıllarını alsa da sonunda Sümerler dönemindeki yaşama ışık tuttu.
Antik Mısırlılara ait hiyeroglifler ve Maya ve Meksika ve Orta Amerikalılara ait yazılar da çoktan sonu gelmiş medeniyetlerin kültürünü yansıtıyordu.
Geleceğe bilgi aktarmak
Bunlar binlerce yıl öncesini günümüze taşımıştı. Ama geleceğin arkeologlarının medeniyetimizi anlamasını sağlayacak kalıcı eserler bırakma konusunda endişeler var.
Güneşten esen rüzgar hoş görünümlü aurora oluştursa da şiddetli fırtınalar tüm verileri silebilir.
Dijital dünyada bütün veriler birkaç tuşta silinebilecek elektronik 1 ve 0’lar dizisinden ibaret. “Maalesef pek yazılı iz bırakmıyoruz” diyor Martin Kunze.
Buna çözüm olarak İnsanlığın Hafızası (Memory of Mankind) projesini geliştiriyor Kunze. Bu, akademisyen, üniversite, gazete ve kütüphanelerin ortak bir girişimi. Proje, günümüzdeki bilgi birikimini toparlayıp Avusturya’nın Salzkammergut bölgesinde, dünyanın en eski tuz madenlerinden birindeki yeraltı oyuklarında saklamayı planlanıyor.
Kunze bunu “bilgimizin, tarihimizin ve hikâyelerimizin gelecekte de okunabilecek bir kopyası” olarak tarif ediyor.
Dijital dünyanın riskleri
İnternet çağında bir tıkla birçok bilgiye ulaşabiliyoruz; ama bunlar ortadan kalkma ihtimaline açık. Birçok veri hard diskte ve uzaklardaki bir bilgisayar merkezinde saklanıyor. Hangimiz artık tab edilmiş fotoğraflar saklıyoruz evde.
Dijital teknoloji bir süre sonra kullanılmaz hale gelebilir.
DERGİ – Teknolojinin Çin’de yarattığı çöplük
Üstelik birçok ciddi bilimsel araştırmalar sadece internet üzerinden yayınlanıyor. Televizyon film şirketlerinin video ve filmleri dijital ortamda saklanıyor. Resmi belgeler de dijital kütüphanelerde tutuluyor.
Fakat uzmanlar ve yetkililer bu dijital bilginin hassasiyeti konusunda uyarıda bulunuyor. Güneş fırtınalarının yarattığı elektrik yüklü parçacıklar elektromanyetik etkiyle bütün bu verilerin silinmesi riskini taşıyor.
Bu tür şiddetli fırtınalar her 100 yılda bir görülebiliyor ve internet çağında bunun etkileri çok yıkıcı olabilir.
Öte yandan kötü niyetli internet korsanlarının dijital kayıtlara saldırması gibi bir tehdit de söz konusu.
Ayrıca teknoloji hızla değiştiği ve eskileri kullanımdan kalktığı için mini disk, VHS, disket gibi eski depolama formatlarını yıllar sonra kullanamama riski de var. Bugün yeni bilgisayarların çoğunda DVD okuyucusu bile bulunmuyor.
Seramik tabletler
Bu nedenle en değerli ve önemli belgelerin maddi kopyalarını tutma ihtiyacı gündeme geliyor. En klasik depolama biçimleri bile ancak birkaç yüzyıl sağlam kalabiliyor. Kâğıdın kalıcı olması için doğru koşullarda saklanması gerekiyor. Islanınca altı haftada çürüyebiliyor.
Gelecek kuşaklara aktarılacak bilgiler seramik tabletlere işleniyor.
Kunze verilerin hızla biriktiğini, gelecek kuşaklara devretmek istediklerimize karar vermek gerektiğini vurguluyor. Kunze ve İnsanlığın Hafızası ekibi bu nedenle geçmişe dönüp Sümer tabletlerinden ilham alıyor. Önemli bütün belgelerin 20 cm boyunda kare seramik tabletler üzerine işlenmesi fikri üzerinde duruyorlar.
Bunun en güvenli ve dayanıklı yolu ise “seramik mikrofilm”. Bu seramik tabletlerin koyu bir cilayla kaplanmasını ve üzerine lazerle yazmayı içeriyor.
Bu tabletlerin her biri beş milyon karakter alabiliyor. Bu 400 sayfalık bir kitaba eşdeğer. Tabletler asit ve alkali ortamlara karşı dirençli ve 1300 derece ısıya dayanıklı. Başka bir tür tablete ise 50 bin karakter ve renkli resimler işlenip üzerine şeffaf cila çekilebiliyor.
Neden tuz madeni?
Sonra bu tabletler seramik kutulara konarak tuz madeni için açılan oyuklarda saklanıyor. Böylesi bir zaman kapsülü için mükemmel bir mekân olarak görülüyor burası. Zira buradaki tuz kalıntıları rutubeti emip havayı kurutarak en ideal koşulları yaratıyor.
Hallstatt’ta Keltler döneminden kalma tuz madeni geleceğe aktaracağımız bilgileri saklayacak.
Ayrıca tuz macuna benzer özellikleriyle çatlakları doldurarak oyuğu daima su geçirmez kılıyor. Kunze, milyonlarca ton kayanın altında bu seramiklerin binlerce yıl, belki de tüm buzul dönemi boyunca güvenle saklanabileceğine inanıyor.
Çok ileri bir tarihte bizim medeniyetimizin ortadan kalkması halinde bu tabletler onları bulanlar için önemli bir kaynak olacaktır.
Kunze ayrıca bunların daha kısa vadede de yararlı olabileceğini söylüyor.
“İnsanlığın Hafızası savaş, salgın hastalık ya da göktaşı çarpması gibi bizi kısa sürede yüzlerce yıl geriye atacak bir olay durumunda yedek bilgi merkezi olarak hizmet edebilir. Toplumlar hızla bilgi ve becerilerini yitirebilir. Örneğin 6. yüzyıl Avrupası okuma-yazma yeteneğini üç kuşak içinde yitirmişti.”
Neler var?
İnsanlığın Hafızası projesinde hali hazırda yer alan veriler arasında tek tek ülkelerin tarihi, şehir ve kasabaların tarihi ve dünyanın en önemli bin kitabı yer alacak.
Avusturya’nın Hallstatt bölgesindeki tuz dağına giden raylı sistem.
Müzeler de önemli eserlerinin fotoğraflarına ve onlarla ilgili bilgilere yer verecek. Ayrıca fosil, dinozor, nesli tükenmiş balık ve amonitlerin fotoğrafları ve onlarla ilgili bilgiler olacak. İnsanın kökenini anlamayı sağlayacak bilgilerin yanı sıra ilk heykel örnekleri de bulunacak.
Tabletlerin çoğu Almanca olacak, ama İngilizce, Fransızca ve diğer dillerde tabletler de hazırlanıyor.
Sahil Güvenlik dizisinin yıldızlarından David Hasselhoff, Alman şarkıcı Nena, Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’na ait gizli belgeleri sızdıran Edward Snowden da tabletlerde yer buluyor.
Viyana Üniversitesi ayrıca ödüllü ve önemli doktora tezlerini ve bilimsel araştırmaları da tabletlere aktarıyor. Bunlar arasında genetikle oynama, biyomühendislik patentleri vs. yer alıyor.
Ayrıca günümüzde yaşam biçimini yansıtan çamaşır makinesi, televizyon, akıllı telefon gibi araç ve cihazlar da tanımlanıyor.
Nükleer atık depolarının yerleri konusunda gelecek kuşaklar uyarılıyor. Gazetelerin başyazılarından örnekler alınarak fikir örnekleri de aktarılıyor.
Antik dönemlerle ilgili eserlerin binde biri tabletlerde yer bulurken günümüzdeki veri bolluğunda bugüne dair içeriği seçmek daha zor. Bu nedenle Kunze ve ekibi gelecek yıl Kasım ayında bilim insanlarını, tarihçi, arkeolog, dil bilimci ve filozofları bir araya getirerek neleri seçmek gerektiğine karar verecek.
Ayrıca günlük yaşamı daha yakından yansıtacak yemek tarifleri, fotoğraf, günlüklere de yer verilecek.
Bilgilerin saklandığı yerin gelecekte bulunması için dünyanın birçok bölgesine seramik jetonlar bırakılıyor.
Modern çağa ait bilgilerin de bir şekilde muhafaza edilmesi gerekiyor. Örneğin California Üniversitesi önemli olaylara dair atılan tweetleri arşivinde saklıyor. Örneğin 25 Ocak’ta Kahire’den atılan tweetleri farklı dillere çevirip toplamışlar. Fakat bunu şimdilik sadece dijital ortamda yapıyorlar.
İpucu bırakmak
İnsanlığa ait bilgileri bir milyon yıl sonrasına aktarmayı hedefleyen Human Document Project adlı başka bir proje de İnsanlığın Hafızası projesiyle ortak çalışmaya başladı.
Yer altında bir oyukta saklı tabletleri gelecek kuşakların bulma şansı az. Bu nedenle tabletlerin yerini gösteren bazı küçük jetonlar hazırlanarak dünyanın stratejik noktalarına dağıtılacak. Bazı jetonlar ise 50 güvenilir kişiye tek tek verilerek sonraki kuşaklara aktarılması sağlanacak.
Gelecek kuşakların bu tabletleri okuması içinse resimli ve açıklamalı şifre cetveli hazırlanıyor. Zira ileride bu bilgi haznesini bulacaklar bizden çok farklı olabilir. “Zekası olan başka bir canlı türü olabilir bunlar” diyor Kunze.
Bizi gelecekte hangi arkeologların keşfedeceğini bilemeyiz. Ama tıpkı antik Sümerler gibi unutulmayacağımızı ümit edebiliriz en azından.
Bu makalenin İngilizce aslını BBC Future sayfasında okuyabilirsiniz.