Tatlı su kaynaklarının önemine dikkat çekmek ve sürdürülebilir yönetimini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından her yıl farklı bir temayla kutlanan 22 Mart Uluslararası Dünya Su Günü, bu yıl “Ortaklıklar ve işbirlikleri yoluyla değişimi hızlandırmak” temasıyla kutlanıyor. Bu kapsamda yeraltı sularının yaşamsal önemini vurgulamak için “su etrafında birleşmenin ve birlikte ilerlemenin dünya için bir fırsat olduğu” mesajı verildi. Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu da Dünya Su Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu.
“Su israfına engel olmak için toplumsal bilinçle hareket etmeliyiz”
Yaşamımızın en temel ihtiyaçlarından biri olan suyun hayatımızın her alanında hayati bir önem taşıdığını söyleyen Tayfun Küçükoğlu, “Hızlı nüfus artışı, bilinçsiz kullanım ve iklim değişikliğinin etkileriyle, ülkemizde kişi başı düşen su miktarında ciddi düşüş yaşanıyor. Devlet Su İşleri verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı bin 346 metreküp. Bu değere baktığımızda Türkiye’nin ‘su sıkıntısı’ yaşayan bir ülke olduğunu söyleyebiliriz. İleriye yönelik tedirginlik yaratan bu durumun önüne geçebilmemiz için su kaynaklarımızı doğru ve bilinçli kullanmak son derece önemli. Mevcut su kaynaklarımızı korumak, yeni üretim teknolojilerinin katkısıyla sanayide su tüketimini azaltmak, sulamada ve konutlardaki kullanımda su israfını önlemek için toplumsal bilinçle hareket etmeliyiz” dedi.
“Su kaynaklarının verimli yönetilmesine ihtiyaç var”
Su kaynaklarının daha sorumlu bir şekilde kullanılması gerektiği yönündeki tavsiyelerini de sıralayan Tayfun Küçükoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Tüm sektörlerde ve kullanıcılarda suyun sonsuz bir kaynak olmadığı konusunda farkındalığın yaratılması gerekiyor. Okullarda da bu konuda farkındalığın oluşması için faaliyetler gerçekleştirilmesi önemli. Dünya genelinde tüketilen tatlı suyun yüzde 69’u tarım alanında kullanılıyor. Suyumuzun yarısından fazlasının tüketildiği tarım sektöründe tasarruf sağlayacak modern sulama tekniklerinin uygulanması; daha kaliteli ve daha çok ürün elde edilebilmesi için suyun verimli kullanımı ön planda tutulmalı. Diğer taraftan ülkemizdeki yapı sektörü, su kaynaklarının yüzde 16’sını kullanıyor. Sanayi ve konutlardaki su tüketimini, akıllı fabrika, akıllı bina, akıllı şehir uygulamaları ile kontrol altına alabiliriz. Hiçbir su, atık değildir; tüm suları geri kazanabiliriz. Su tüketimi, atık su yönetimi, gri su kullanımı, yağmur suyu kullanımı dahil birçok alanda bilinçli ve verimli kaynak yönetimine ihtiyaç var. Yağmur sularının sarnıçlar vasıtasıyla toplanıp basit bir arıtma işlemi sonrası değerlendirilmesi de çok önemli bir kazanç. Bu ve benzeri uygulamaların giderek artan kuraklık sorununun azalmasına katkısı yadsınamaz bir gerçek.”
“Suyla bağlantılı eko-sistemleri korumak ve eski haline getirmek zorundayız”
“2030 yılına kadar herkesin güvenli ve erişilebilir içme suyuna kavuşmasını sağlamak için, altyapıya yatırım yapmak, sıhhi tesisleri inşa etmek ve her düzeyde hijyeni teşvik etmek zorundayız” diyen Tayfun Küçükoğlu sektörün bu konuda neler yapabileceği ile ilgili şu tavsiyelerde bulundu: “Bir binadaki her bir sistem su kullanımı ile ilişkilidir. Su verimliliği, iç mekan kullanımı, dış mekan kullanımı, özel kullanımlar ve ölçümleme dikkate alınarak ‘su’ bütünsel olarak ele alınmalıdır. Soğutma kuleleri, aletler, demirbaşlar, armatürler, proses suyu ve sulama da dahil olmak üzere bir bina ile ilgili tüm su kaynaklarını göz önünde tutarak binalar için su kullanım ölçümü yapılması, projelerde su tasarrufu için fırsatların belirlenmesini ve su kullanımını izleyip kontrol edilmesini sağlar. Ayrıca su kıtlığını hafifletmek istiyorsak, ormanlar, dağlar, sulak alanlar ve nehirler gibi suyla bağlantılı eko-sistemleri korumak ve eski haline getirmek zorundayız. Ancak su verimliliğini teşvik etmek ve arıtma teknolojilerini desteklemek için uluslararası iş birliğine de ihtiyaç olduğunu unutmamalıyız.
“Su israfına engel olmak için toplumsal bilinçle hareket etmeliyiz”
Yaşamımızın en temel ihtiyaçlarından biri olan suyun hayatımızın her alanında hayati bir önem taşıdığını söyleyen Tayfun Küçükoğlu, “Hızlı nüfus artışı, bilinçsiz kullanım ve iklim değişikliğinin etkileriyle, ülkemizde kişi başı düşen su miktarında ciddi düşüş yaşanıyor. Devlet Su İşleri verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı bin 346 metreküp. Bu değere baktığımızda Türkiye’nin ‘su sıkıntısı’ yaşayan bir ülke olduğunu söyleyebiliriz. İleriye yönelik tedirginlik yaratan bu durumun önüne geçebilmemiz için su kaynaklarımızı doğru ve bilinçli kullanmak son derece önemli. Mevcut su kaynaklarımızı korumak, yeni üretim teknolojilerinin katkısıyla sanayide su tüketimini azaltmak, sulamada ve konutlardaki kullanımda su israfını önlemek için toplumsal bilinçle hareket etmeliyiz” dedi.
“Su kaynaklarının verimli yönetilmesine ihtiyaç var”
Su kaynaklarının daha sorumlu bir şekilde kullanılması gerektiği yönündeki tavsiyelerini de sıralayan Tayfun Küçükoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Tüm sektörlerde ve kullanıcılarda suyun sonsuz bir kaynak olmadığı konusunda farkındalığın yaratılması gerekiyor. Okullarda da bu konuda farkındalığın oluşması için faaliyetler gerçekleştirilmesi önemli. Dünya genelinde tüketilen tatlı suyun yüzde 69’u tarım alanında kullanılıyor. Suyumuzun yarısından fazlasının tüketildiği tarım sektöründe tasarruf sağlayacak modern sulama tekniklerinin uygulanması; daha kaliteli ve daha çok ürün elde edilebilmesi için suyun verimli kullanımı ön planda tutulmalı. Diğer taraftan ülkemizdeki yapı sektörü, su kaynaklarının yüzde 16’sını kullanıyor. Sanayi ve konutlardaki su tüketimini, akıllı fabrika, akıllı bina, akıllı şehir uygulamaları ile kontrol altına alabiliriz. Hiçbir su, atık değildir; tüm suları geri kazanabiliriz. Su tüketimi, atık su yönetimi, gri su kullanımı, yağmur suyu kullanımı dahil birçok alanda bilinçli ve verimli kaynak yönetimine ihtiyaç var. Yağmur sularının sarnıçlar vasıtasıyla toplanıp basit bir arıtma işlemi sonrası değerlendirilmesi de çok önemli bir kazanç. Bu ve benzeri uygulamaların giderek artan kuraklık sorununun azalmasına katkısı yadsınamaz bir gerçek.”
“Suyla bağlantılı eko-sistemleri korumak ve eski haline getirmek zorundayız”
“2030 yılına kadar herkesin güvenli ve erişilebilir içme suyuna kavuşmasını sağlamak için, altyapıya yatırım yapmak, sıhhi tesisleri inşa etmek ve her düzeyde hijyeni teşvik etmek zorundayız” diyen Tayfun Küçükoğlu sektörün bu konuda neler yapabileceği ile ilgili şu tavsiyelerde bulundu: “Bir binadaki her bir sistem su kullanımı ile ilişkilidir. Su verimliliği, iç mekan kullanımı, dış mekan kullanımı, özel kullanımlar ve ölçümleme dikkate alınarak ‘su’ bütünsel olarak ele alınmalıdır. Soğutma kuleleri, aletler, demirbaşlar, armatürler, proses suyu ve sulama da dahil olmak üzere bir bina ile ilgili tüm su kaynaklarını göz önünde tutarak binalar için su kullanım ölçümü yapılması, projelerde su tasarrufu için fırsatların belirlenmesini ve su kullanımını izleyip kontrol edilmesini sağlar. Ayrıca su kıtlığını hafifletmek istiyorsak, ormanlar, dağlar, sulak alanlar ve nehirler gibi suyla bağlantılı eko-sistemleri korumak ve eski haline getirmek zorundayız. Ancak su verimliliğini teşvik etmek ve arıtma teknolojilerini desteklemek için uluslararası iş birliğine de ihtiyaç olduğunu unutmamalıyız.