Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 1989 yılından bu yana verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri törenle sahiplerini buldu. Tören, Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olan 24 Temmuz’da TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda düzenlendi. Törende kişi dalında gazeteci Çiğdem Toker, kurum dalında ise İstanbul Tabip Odası ve Türkiye Yazarlar Sendikası temsilcileri Basın Özgürlüğü Ödüllerini aldı.
TGC Başkanı Turgay Olcayto, törenin açılışında şöyle konuştu:
“Bugün Basın Özgürlüğü ile Mücadele Günü’nün 115. yılında gazeteciliğimizin içinde bulunduğu durumu bir kez daha gözden geçireceğiz. II. Abdülhamit’in halkı ezen zorba yönetimini sona erdiren II. Meşrutiyet’in 1908’de ilanı ile Türkiye’de gazeteler ve kitaplar üzerindeki sansür ilk kez kendiliğinden kalkmıştı. Bildiğiniz gibi o tarihte her zamanki gibi rutin sansür görevlerini yapmaya, gazete idarehanelerine, matbaalarına gelen sansür memurları içeri sokulmamış, gazete emekçilerinin katkılarıyla o gün gazeteler sansürsüz yayınlanmıştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti o önemli tarihi önceleri sansürün kalktığı bir bayram olarak kutlamış, ancak 1971’de askeri darbe sonucu gözaltına alınan gazeteciler, tutuklanan gazeteciler, toplatılan kitaplar, kapatılan gazeteler dikkate alındığında dönemin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu 24 Temmuz’u bayram olarak anmanın bir anlamı kalmadığını görerek 24 Temmuz’ları Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak ilan etmişlerdir.”
Çiğdem Toker
Törende gazeteci Çiğdem Toker, ödülünü TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun elinden aldı. Evrensel gazetecilik ilkeleriyle, ödünsüz, nesnel gazetecilik anlayışını sürdürmesi, kamu yararını gözeten araştırma haberleri dolayısıyla ödüle değer bulunan Çiğdem Toker, konuşmasında şunları söyledi:
“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Özgürlüğü Seçici Kurulu tarafından ödüle değer görülmekten büyük bir onur ve heyecan duyuyorum. Bu ödülü 24 Temmuz gibi bir tarihte alıyor olmak heyecanımı çoğaltıyor. Çünkü bu tarih iki önemli tarihsel kavşağa tekabül ediyor. Birincisi II. Meşrutiyet’in ardından kaldırılan sansür. İkincisi tapu senedimiz diye anılan Lozan Sözleşmesi’nin 100. yıl dönümü olması. Özellikle gelin görün ki, Lozan’ın 100. yılının içinde olunmasına karşın bu yıldönümünün büyüklüğüne yakışır bir kutlamalar dizisi ve ortak hissiyatı yaşamıyor oluşumuz bir eksiklik ve bir hüzün yarattı. Sansürle ilgili kısım da bambaşka bir fasıl. Çünkü 1908 yılında anlam yüklenen sansürden daha başka şekilde yani sansür artık hükmünü farklı bir şekilde icra ediyor. İçerik de, anlam da, araçları da değiştirdi. Sözgelimi bir kitap çalışması yaptığım zaman bazı yazılarıma ihtiyaç duyuyorum. Bu yazılarımı sık sık bulamadığım zamanlar oluyor. Yazımın yayınlandığı yerlerde Suç Ceza Hâkimliği kararını görüyorum. Bazen de hiçbir şey görmüyorum. O yazılar sanki hiç yazılmamış gibi oluyor. Gazeteciliğin dijitalleşmesine bağlı olarak bu yayınlara ve haberlere erişim engeli getirilmesiyle sizin o emeğiniz, hakikati yansıtan makaleniz gerçek dünyadan koparılıyor. Düşüncelerinden dolayı yaşamını yitiren birçok meslektaşımız var. “
TGC Başkanı Turgay Olcayto, törenin açılışında şöyle konuştu:
“Bugün Basın Özgürlüğü ile Mücadele Günü’nün 115. yılında gazeteciliğimizin içinde bulunduğu durumu bir kez daha gözden geçireceğiz. II. Abdülhamit’in halkı ezen zorba yönetimini sona erdiren II. Meşrutiyet’in 1908’de ilanı ile Türkiye’de gazeteler ve kitaplar üzerindeki sansür ilk kez kendiliğinden kalkmıştı. Bildiğiniz gibi o tarihte her zamanki gibi rutin sansür görevlerini yapmaya, gazete idarehanelerine, matbaalarına gelen sansür memurları içeri sokulmamış, gazete emekçilerinin katkılarıyla o gün gazeteler sansürsüz yayınlanmıştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti o önemli tarihi önceleri sansürün kalktığı bir bayram olarak kutlamış, ancak 1971’de askeri darbe sonucu gözaltına alınan gazeteciler, tutuklanan gazeteciler, toplatılan kitaplar, kapatılan gazeteler dikkate alındığında dönemin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu 24 Temmuz’u bayram olarak anmanın bir anlamı kalmadığını görerek 24 Temmuz’ları Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak ilan etmişlerdir.”
Çiğdem Toker
Törende gazeteci Çiğdem Toker, ödülünü TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun elinden aldı. Evrensel gazetecilik ilkeleriyle, ödünsüz, nesnel gazetecilik anlayışını sürdürmesi, kamu yararını gözeten araştırma haberleri dolayısıyla ödüle değer bulunan Çiğdem Toker, konuşmasında şunları söyledi:
“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Özgürlüğü Seçici Kurulu tarafından ödüle değer görülmekten büyük bir onur ve heyecan duyuyorum. Bu ödülü 24 Temmuz gibi bir tarihte alıyor olmak heyecanımı çoğaltıyor. Çünkü bu tarih iki önemli tarihsel kavşağa tekabül ediyor. Birincisi II. Meşrutiyet’in ardından kaldırılan sansür. İkincisi tapu senedimiz diye anılan Lozan Sözleşmesi’nin 100. yıl dönümü olması. Özellikle gelin görün ki, Lozan’ın 100. yılının içinde olunmasına karşın bu yıldönümünün büyüklüğüne yakışır bir kutlamalar dizisi ve ortak hissiyatı yaşamıyor oluşumuz bir eksiklik ve bir hüzün yarattı. Sansürle ilgili kısım da bambaşka bir fasıl. Çünkü 1908 yılında anlam yüklenen sansürden daha başka şekilde yani sansür artık hükmünü farklı bir şekilde icra ediyor. İçerik de, anlam da, araçları da değiştirdi. Sözgelimi bir kitap çalışması yaptığım zaman bazı yazılarıma ihtiyaç duyuyorum. Bu yazılarımı sık sık bulamadığım zamanlar oluyor. Yazımın yayınlandığı yerlerde Suç Ceza Hâkimliği kararını görüyorum. Bazen de hiçbir şey görmüyorum. O yazılar sanki hiç yazılmamış gibi oluyor. Gazeteciliğin dijitalleşmesine bağlı olarak bu yayınlara ve haberlere erişim engeli getirilmesiyle sizin o emeğiniz, hakikati yansıtan makaleniz gerçek dünyadan koparılıyor. Düşüncelerinden dolayı yaşamını yitiren birçok meslektaşımız var. “