Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde iftar programında gazetecilerle bir araya gelen Abdullah Kaplan, gündemin en can alıcı konusu olan deprem ve kentsel dönüşüm hakkında projesini açıkladı. Kaplan; Kentsel Dönüşüm’ün çok önemli olduğunu, deprem bölgesinde yer alan Adana’da halen 3 binin üzerinde yıkılacak bina bulunduğunu, deprem yönetmeliğine aykırı yapılar yerine Kentsel Dönüşüm’de Şili Modeli uygulanması gerektiğini ifade etti.
Kaplan, Adana’da Şili Modeli’ni uygulamak istediklerini belirterek Dünyanın başarıyla uyguladığı projeyi anlattı.
“ Şili Modeli; Devlet yarım konutlar yapacak. Yani; devlet üç oda bir salon yerine bir oda bir salon yapacak. Bir oda bir salonu boş bırakacak ama aslında üç oda bir salonun altyapısını inşaat sırasında yapıyor olacak. Bu yarım ev modellerinin iki avantajı var.
Bir; depreme dayanıklı zeminlerde şehrin dışında kırsala yapılması çok kolay ve hızlı bir şekilde yapılması mümkün evler olacak.
İkincisi; bu evlerin yapı maliyetini veya devlete yükünü azaltmak için de Avrupa Birliği veya Birleşmiş Milletler ’in “housing (konutlandırma)” fonlarına başvuruda bulunulacak.
Adana ili genelinde kentsel dönüşümün hızlanması için yıkılma kararı olan hasarlı evler veya depreme uygun görülmeyen, dayanıklı olmayan evlerin yıkımını başlattığımızda, insanları içine yerleştireceğimiz daha önce dünyada Şili’de, Peru’da uygulanmış modeldeki konut projelerini Türkiye’de yapmak istiyoruz.
Bu konut projelerinde güneş enerjisini kullanarak konutların elektrik üretimlerini biyoenerji olarak sağlayacağız, aynı şekilde hobi bahçeleri veya etrafındaki tarım arazilerinde de ekolojik tarıma uygun şekilde katma değeri yüksek ürün yetiştiriciliğinin önünü açacağımız proje alanlarını bina sakinlerine devletimiz tahsis edecek. Devlet buraların tarım alanlarını verecek. Devlet, depreme dayanıklı, dağda, yaylada yarım evleri inşa edecek.
Örneğin seksen sekiz metre karelik bir ev ise bunun kırk dört metre kare veya elli metre karesini biz Avrupa Birliği’nden fonlarla tamamlanma fırsatı oluşturacağız. Yarım bırakılmış evler normalin iki katı hızında inşa edilmiş olacak. Bu şekilde binlerce konut yapmak istiyoruz.
Altı ay, bir yıl gibi kısa bir zamanda inşa edilecek bu binlerce yarım bırakılmış ama içinde oturulacak altyapısı kurulmuş depreme güvenli, bahçe düzeneği, güneş enerji panellerinin yerleştirildiği, enerjisini kendi üreten evleri inşa edeceğiz. Böyle kısa bir zamanda binlerce eve bir anda şehrin içinden, depreme dayanıksız olan evlerdeki insanları, kentsel dönüşüm modeline geçerek bu evlere taşıyacağız.
Bu proje şehrin yaşam kültürüne de katkıda bulunacak, çünkü yarım bırakılarak yapılan bu şekilde güneş enerji panelli dağlara yönelik yapılmış yerleşimle tarım faaliyetlerini de entegre edebileceğimiz, kooperatifleştirebileceğimiz, popülasyonla aslında şehre sıkışmış olan ve köyde kooperatif yönetimiyle üretime katılabilecek bir halk kitlesini köylere veyahut periferdeki yerlere götürme şansımız ortaya çıkmış olacak. Bu şehirlerde aslında sıkışmış olan, üretimden uzaklaşmış olan toplumsal yapıyı değiştirme şansımız ortaya çıkmış olacak,
Böylece yeni yapılan konutlarda da insanların, aslında depreme dayanıklı konut almalarını garantili hale getirmiş olacağız. Yani başka bir ev almak isteyen kişiler de hiç değilse şehrin içinde depreme dayanıklı evler satın almış olacak, çünkü bu yarım evlerde kalan kişilerin kentsel dönüşümle sağlam hale getirilen binaları satışa çıkardığında da başka vatandaşın riskli bina satın almasının önünü de kesmiş olacağız.”