Adana Çevre Platformu, İnsan Hakları Derneği Ekoloji Komisyonu, Çukurova Ekolojik Yaşam İnsiyatifi ve Adana Sosyal Dayanışma Derneği adına yapılan ortak açıklamada, İklim için Adana’dan ses verdikleri belirtilirken,“Uzun süredir Dünyamızı adeta yiyor, tüketiyoruz. Gezegenin üzerinde var olan canlı cansız her şeyi meta, sermaye, harcanabilir kaynak olarak görüyoruz” denildi.
İnönü Parkı’nda gerçekleşen basın açıklamasında, “Ekosistem mükemmel döngüler üzerine kuruludur, bizim kaynak dediğimiz varlıklar bu döngülerde yok olmadan dönüşüp yeniden varlıklar oluştururlar. İnsanın yarattığı doğa ile uyumlu olmayan sistemler ise varlığı yokluğa çeviriyor, döngüyü çıkmaza, akışı krizlere… Kapitalist sistem de doğal değil, doğadan, ekosistemden yana veya varlıklardan taraf değil. Bu nedenle devamlı ve her alanda kriz üretiyor. Kriz yaşanmayan herhangi bir alan yok gibi. Üstelik, bugünkü krizler “normal” seviyelerinin çok ötesinde görünüyor. İklim krizi de beklenenden hızlı büyüyor. Hatta, bilim insanlarına göre geri dönülmez noktayı geçtik” denilerek daha sonra şöyle devam edildi:
“Orman yangınları söndürülemez hale geldi. Dünyanın her yanında aşırı sıcaklık, kuraklık, tayfun ve sellerden kayıplar yaşanıyor. Türkiye’de göller kurudu, buzul kalmadı, Konya Ovası’nda sular tükendi ve çekildi, akarsulara HES kelepçeleri vuruldu, Ordu’da binlerce ton fındık denize sürüklenip yok oldu, kimyasal gübre ve tarım ilaçları toprakları zehirledi. Afrika’da tarım yapma olanakları tükenen on binlerin göç yollarına düşüp, sağ kalanların Avrupa’nın çeperlerinde mülteci konumuna düşmeleri günlük olay haline geldi.
Atmosferdeki sera gazı seviyesi rekor seviyeye ulaştı. Karbondioksit için kritik olan 350 ppm (milyonda bir parçacık) seviyesi geçtiğimiz yıl itibari ile çoktan aşıldı (2017 ortalaması 410 ppm). Son 38 yıldır yapılan ölçümlerin en yüksek seviyesi. Buzullar hızla erimekte. Deniz seviyesi 1993 ortalamasına göre bugün 7.7 cm. daha yüksek, küresel deniz seviyesi her 10 yılda 3.1 cm. yükseliyor. Okyanusların üst katmanlarında ölçülen sıcaklık da rekor seviyelerde: ilk 600 metrede termal enerji birikmeye devam ediyor. Bu durum okyanusların karbondioksit emme kapasitesini düşürüyor. 2017 yılı 1800’lerin ortalarından beri en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti. Buzulların kaplama alanı 38 yıldır yapılan ölçümlerin en düşüğüne ulaştı. Ortalama %25 buzul alan erimesi oldu. Mercan resiflerinin %95’i iklim değişiminden kötü etkilendi veya tamamen öldü. Dünya 5 büyük yok oluş yaşadı, şu an 6. sını yaşıyoruz. Türlerin büyük çoğunluğunun yok oluşa gitmesine sadece 1 derecelik ısı artışı kaldı.
İklim krizi başta olmak üzere, gezegende bizim dışımızdaki türleri de maruz bıraktığımız krizler doğal süreçlerin, döngülerin insan faaliyetleri ile değiştirilmesinin sonucudur. Krizlerin artışında insanın etkisi bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmış ve bu nedenle bu yıkım çağına türümüzün adı verilmiştir; antroposen çağ. Kendisini gezegenin hamisi olarak gören bir türün, gezegenin yıkımından sorumlu olması bir paradokstur.”
Adana Çevre Platformu, İnsan Hakları Derneği Ekoloji Komisyonu, Çukurova Ekolojik Yaşam İnsiyatifi ve Adana Sosyal Dayanışma Derneği’nin ortak açıklamasında daha sonra şu görüşlere yer verildi:
“Bu krizden, küresel ısınmadan esas olarak dünyanın yoksulları zarar görüyor. İklim değişikliği sosyolojik krizleri tetikliyor, artık iklim göçleri başladı. Kuraklık önceden de sosyal adaletsizlik nedeni ile var olan açlık ve susuzluğu misli ile artırdı. İklim krizi, iklim yıkımına dönüştü. Petrol ve kömür şirketleri krizin baş sorumlularıdır. Bu fosil yakıt şirketlerinin sayıları 20 civarında olmasına rağmen bu denli büyük bir yıkım etkisini politikacıların desteği ve yardımları ile sürdürmektedirler. Tıka basa para ile dolu olan kasalarını daha da doldurmak için bütün canlıların geleceğini hesapsızca, sorumsuzca bozuk para gibi harcamaktadırlar. Petrol ve kömür yerin altında kalmalıdır. Politikacılar fosil yakıt şirketlerinin emrinden çıkmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Birleşmiş Milletler İklim Konferansı Paris Anlaşması’nı imzaladı ama gereklerini yerine getirmedi. TBMM’ye onay için sunmadı, ulusal yükümlülüklerini ertelemeye devam ediyor. Aksine, var olan fosil yakıt yatırımlarına yenilerini ekliyor. Yeni petrol ve doğal gaz boru hatları ile kömür santralleri yapımını hızlandırıyor. Bölgemizde var olanlara ilaveten Yumurtalık’da yeni bir kömür santralinin yapımı bitmek üzere, 15 tanesi de izin bekliyor. Bu yılın sloganlarından biri olan “İklim hareketinin sesi yerelden yükselir” bizlere ilham vermelidir. Küresel iklim krizi ile ilgili olarak, yerel yönetimlerden “ses getirecek” projeler bekliyoruz. Bu konu sadece merkezi hükümetlere bırakılamaz. İçme suyu, atık sular, çöp, kentin imar planları, yeşil alanlar, kent içi ulaşım gibi hayati konularda iklim krizini gözeten planlar ve uygulamalar yapmak belediyelerin görevi olmalıdır. Nükleer santrali, kömür santralini, AVM’leri imar planlarına yerleştirirken bir kere daha düşünmelidirler. İnsan, kendi eli ile oluşan bu krize karşı onurlu bir tavır içerisinde olmalıdır. Buradan, Adana’dan, bütün dünyada etkinlik düzenleyenlerle birlikte eş zamanlı olarak iklim için sesleniyoruz: Ülkelerin yöneticilerine, belediyelerin yetkililerine sesimizi duyurmak istiyoruz: Bütün eksiklerine, zaaflarına rağmen Paris Anlaşması’nın içeriğine uygun davranın, küresel ısınmayı durdurmak için görevinizi yerine getirin, onurlu olun! Hep birlikte onurlu bir duruş sergileyelim, sorumluluk üstlenelim ki 6. yok oluş kaderimiz olmasın, gezegenimizi, ekosistemimizi, bir avuç kapitalistin, gözü dönmüş çıkarcının ellerine teslim etmeyelim. Çıkar değil iyilik, ölüm değil yaşam, tüketmek değil çözüm üretmek ve Küresel iklim krizini durdurmak için birlik olmalıyız. “