Mesleğimizin duayenlerinden Erol Karataş ile bugün uzun uzun sohbet ettik. Pandemi ve deprem nedeniyle epeydir yüz yüze görüşememiştik. Hem hasret giderdik, hem de lafın belini kırdık. Daha doğrusu o kırdı… Her zamanki gibi Erol abi konuştu, karşısındakine, yani bana dinlemek kaldı. Gazeteciliğe 1964 yılında İstanbul’da Hürriyet Gazetesi’nde gece nöbetçi muhabiri olarak başladığını, yarım bıraktığı 3 farklı üniversite serüvenlerini anlattı. Tercüman’da bölge temsilciliği, Güneş Gazetesi’ndeki haber müdürlüğü dönemlerinde yaşanmışlıklarını dile getirdi. 59 yıllık meslek anılarını 1,5 saate sığdırıverdi. Allah’tan Adana’daki yerel gazetelerde genel yayın yönetmenliği yıllarına girmedi, ya da girmeyi unuttu.
Gazetecilik dışında anılarını aktardı.
Erol abiyi tanıyanlar bu yazıyı okuyunca “çok üflemiş” diyebilir. Bence “üfleme ya da “yalan” yok, sadece abartma olabilir.
Bunca yıllık tecrübeden “aklında ne kaldı?” diye soranlara Güldür Güldür Show’a malzeme olabilecek “salata” anısı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim…
“Lafı çok uzattın, madem öyle salata konusuna gel” diye içinizden geçirdiğinizin farkındayım. O halde burada keseyim, sözü Erol Karataş’a vereyim…
“Gençlik yıllarımızda akşamcıydık. Genellikle de meslektaşlarım İzzet Kalkan(rahmetli) ve Ruhi Yangın’la birlikte takılırdık. Ben hayatımda domates yemedim. İzzet; soğanı, Ruhi de; maydanozu yaşamları boyunca ağzına almamış. O akşam bizleri tanımayan bir kebapçıya gitmiştik. Siparişleri verdik. Şef garson ‘salatalarınız nasıl olsun?’ diye sordu. Sormaz olaydı…
Ben ‘domates” olmasın, İzzet ‘kuru soğan istemem’ Ruhi de ‘sakın salataya maydanoz koyma’ dedik. Bizim için olağan bir istekti, ama garson için durum galiba çok farklıydı.
Garson önce gülümsedi, sonra tek tek yüzümüze tuhaf tuhaf baktı, “beyler, benle dalga mı geçiyorsunuz?” diye sert bir ses tonuyla çıkıştı. Garson çok gerilmişti, ama belli etmemeye çalışıyordu. Zira, yeni müşterileri kaçırmak istemiyordu.
Biz gayet doğal bir şekilde taleplerimizi yine iletince
Kendine hakim olamadı ve “buyurun mutfağa geçin,
İstediğiniz salatayı kendiniz yapın veya buradan lütfen gidin” dedi.
Gülmekten “salata” meselesinin nasıl sonuçlandığını soramadım…
Sen çok ve sağlıklı yaşa emi Erol abi…